22 Kasım 2006

İNSANI DOĞRU ANLAMAK

Merhaba Değerli Kardeşim,

İnsan, evrendeki değerlerin merkezinde yaratılmıştır. O yaratıkların en şereflilerinden biridir. O, aziz ve muhterem bir varlıktır. Eğer insanı doğru şekilde anlayabilirsek, birçok şeyi doğru şekilde anlamak mümkün olur.

En basit bir cismi, mesela bir kibrit kutusunu bile doğru şekilde anlayabilmek için onu (en, boy, yükseklik gibi) bütün boyutlarıyla bilmek gerekir. Bunun gibi, insan da ancak tüm varlık boyutlarıyla değerlendirilirse onun gerçek hali ortaya çıkar.

İnsan denen varlığın beş varlık boyutu vardır.

Bu varlık boyutlarının başında "Madde" boyutu gelir. İnsanın öldüğü zaman mezara konan cesedi, onun madde boyutunu temsil eder. İnsanın madde boyutu, tıpkı diğer maddeler gibidir. Bir ağırlığı, bir hacmi, bir rengi vardır. Fiziksel ve kimyasal olarak analizlenebilir. Başka maddelere uygulanan bütün işlemler, buna da uygulanabilir.

İkincisi, "Fizyolojik Olaylar" boyutudur. Bu boyut, insanın bitkisel hayat boyutudur. Koma halindeki bir kişi, bu boyutu temsil eder. Fizyolojik boyut, insanda canlılık olaylarının (metobolik olayların) başladığı boyuttur. Canlılık olayları denince, enerji üreten mekanizmalarla (katabolizma), bu enerjiyi kullanan biyosentez mekanizmaları (anabolizma) anlaşılır. Bu iki mekanizma arasındaki enerji transferini, ATP denilen koenzim sağlar. Burada ATP'den başka daha binlerce enzim, coenzim, çeşitli kimsasal bileşenler, aktarıcılar ve bunları yöneten yüzlerce hormondan ibaret büyük bir madde ve iyonlar kümesi rol oynar. Bu, çok karmaşık, dinamik ve anlaşılması güç bir organizasyondur.

İnsanın varlık boyutlarının üçüncüsü, "Psikolojik Olaylar" boyutudur. Bu boyut, hayvani hayat boyutudur. Akıldan yoksun bir deli, bu boyutun tipik bir temsilcisidir. Bu boyut, ruhsal olayların başladığı boyuttur. Bu boyutta, bilinç vardır. Haz ve elem şeklinde ortaya çıkan duygular, heyecanlar, tutkular vardır. Dikkat vardır. Çevreden gelen duyumları algılama vardır. Bilgi ve fikir oluşturma vardır. Bunları saklama (bellek) vardır. Tanıma, çevreden gelen etkilere tepki verme ve zeka gibi ruhsal etkinlikler vardır.

İnsanın varlık boyutlarının dördüncüsü, "Akıl boyutudur". Bu boyut, insani hayat boyutudur. Aklı ile her olayı değerlendirip her şeyi idare eden bir insan, bu boyutun tipik temsilcisidir. Akıl, bir düşünme, bir analizleme ve sentezleme, ve bir karar verme mekanizmasıdır. Akıl, insanı diğer hayvanlardan ayıran bir özelliktir. Eğer insanın aklı olmasaydı, diğer herhangi zeki bir hayvandan hiç bir farkı kalmazdı.

Akıl, bir ölçme ve değerlendirme mekanizması olduğu için, o, eline hangi ölçü verilirse, ona göre değerdirme yapar. Bu boyutta, insan, kendisine henüz ahlaki değerler verilmediği için, genellikle "kişisel çıkar" ölçüsünü kullanır. Ona göre kişisel çıkarlarına uygun olan "iyi", kişisel çıkarlarına ters düşen "kötü"dür.

Akıl bir karar verme mekanizması olduğu için, bu boyuttaki insan, aynı zamanda, irade ve rey sahibi, yani "kişilik" sahibi bir insandır. Kendine göre istek ve arzuları olan, kendine göre görüşleri olan, ve çevresini kendi isteklerine göre değiştirmeye, yönlendirmeye çalışan bir insandır.

Fakat insanı, insan yapan asıl boyut, beşinci boyuttur. Beşinci boyut, "Mânâ ve Ahlâk" boyutudur. Bu boyut, ilahi hayat boyutudur. Olgun, merhametli, edepli, güzel ahlak sahibi bir insan, bu boyutun tipik temsilcisidir. Bu boyut, insanın, Yaratıcısı tarafından eğitilerek, yani Rabbinin terbiyesinden geçerek, önceki "insani kişilik"ini yitirip onun yerine "ilahi bir kilişik" kazandığı bir boyuttur.

Bu boyutta artık aklın ölçüsü değişmiş, "kişisel çıkar" ölçüsünün yerini "ilahi rıza" ölçüsü almıştır.
İnsanın beşinci boyuta geçmesiyle hayatında birçok şey değişir. İnsan, bir önceki boyuttan tamamen ayrı, işlerinde acele ve telaş olmayan, mütevekkil, olgun, merhametli, cömert, adaletli, ihsan sahibi, sabırlı, yumuşak huylu, ağırbaşlı, doğru sözlü, edepli, latif bir varlık haline gelir. Kısaca "gerçek insan" olur. Bu, insanın Rabbinin terbiyesinden geçerek, O'nun ve değerli elçilerinin ahlakı ile ahlaklanması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. İşte böylece beşinci boyuta yükselen bir insan, artık, aziz ve muhterem bir varlıktır. Bu durumuyla insan, Rabbinin, yeryüzündeki halifesidir.

Sevgili Kardeşim,

Kuşkusuz, insanın, beşinci boyutun getirdiği bu yüksek karakter ve ahlâka ulaşması, öyle kolay olmaz. Bu, inişleri çıkışları olan uzunca bir yoldur. Burada yolculuğun hızlı ya da yavaş olması önemli değildir. İnsan, bu yola girdikten sonra, er veya geç hedefe varır. Burada en önemli husus, önce insanın, kibirlenmeyi bir tarafa bırakarak, tevazu ve alçak gönüllülükle, Rabbinin terbiye ve eğitimine girmeyi kabul etmesidir.

Tabii bunun için önce Ulu Yaratan'a inanmak ve O'nun varlığını kabul etmek gerekir. İnsanların çoğu "Biz Allah'a inanıyoruz" derler. Fakat çoğu bunda samimi değildirler. Halbuki bütün evreni yaratan, ve onu dilediği şekilde idare eden bir tanrıya inanmak için o kadar çok sebep vardır ki...

Dr. İsmail Ulukuş

Hiç yorum yok: